Damaseverlere Merhaba
  Yedek
 



300 milyon yaşında fosilleşmiş beyin bulundu



Köpekbalığı
ve kedibalığı ailesinden bir balığın fosilleşmiş kafatasında 300 milyon yaşında bir beyin, Fransız ve Amerikalı bilim adamları tarafından ilk kez gün ışığına çıkarıldı.


Paris'teki Ulusal Doğa Tarihi Müzesi'nden yapılan açıklamada, 300 milyon yıl öncesine ait fosilleşmiş beynin 3 boyutlu ve X ışınlarının kullanıldığı tomografi tekniğiyle yapılan incelemesinde, beyincik, omurilik, optik loblar ve sinirlerin açıkça tespit edildiği belirtildi.

Amerikan Proceedings of the national Academy of Sciences (PNAS) dergisinde de yayımlanan araştırmada, ender rastlanan bir "iniopterigien" balığın kafatasında tespit edilen bu fosilleşmiş beynin, bugün soyu tükenmiş olan ve köpekbalıkları ile sıçan balıklarına yakın 50 cm uzunluğundaki bir türe ait olduğu ve Oklahoma ile Kansas kayalıklarında bulunduğu belirtildi. Bu balıklar, deniz dibine yakın kesimler ve deniz çamurunun içinde yaşıyorlardı.

Araştırmanın başında yer alan
Fransa'nın Pierre ve Marie Curie Üniversitesi'nden Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi yetkilisi Alan Pradel, beynin üzerini kaplayan bakterilerden ötürü mineralize olduğunu, ardından da parçalanıp fosilleştiğini belirtti.

Paris'teki müze, keşfin çok eski omurgalıların evrimleşmesi konusundaki araştırmalarda yeni ufuklar açtığının ve böylece hayattakilerin soyağacı bilmecesinin tamamlanmasına yardımcı olduğunun altını çizdi.


İnsan-şempanze arası en eski insansı "Ardi"
   
saroz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kıdemli Üye
TD.Kolektifi üyesi
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2009
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 2.154
Standart Ölümsüz Canlı Bulundu.




Ölümsüzlük fikrini bir çok kişi mantıksız ya da inanılmaz bulsada,insanları heycanlandırmaya her zaman yeterli bir fikirdir. Yıllardır süren ölümsüzlük çalışmalarında çok yol katedilememişti. Taa ki deniz analarının ölümsüz olduğu anlaşılana kadar. Turritopsis Nutricula adı verilen
deniz anası türünün ölümsüz olduğu anlaşıldı.

Turritopsis Nutricula' nın yaşlandıktan sonra genetik yapısını kendi kendine değiştirerek çocukluğuna döndüğünü ve bunu sürekli tekrarlayarak ömür kavramını kendisi için ortadan kaldırdığı anlaşıldı. Sadece öldürülmeleri durumunda ölen bu canlılar öldürülmedikleri sürece sonsuza kadar yaşacaklar.
Smithsonian Tropik Araştırmalar Enstitüsü (Panama)' nde yürütlen araştırmalarda genetik yapısını yenilemesi için seks yapması gerektiği açıklanan Turritopsis Nutricula' lar seksle sonsuza kadar yaşabilme şansına sahip tek
canlı türü.


Biliminsanları bu yenilenmeyi çözmek için kolları sıvadılar bile. Bakalım İnsan da ölümsüz olabilecekmi? Bu canlının ölümsüzlük sırrı insana uygulanabilirse, böylece diğer galaksilere yayılabilir evrene dağılabiliriz. Güneş ve dünyanın ömrü sınırlı ama insan türü sonsuza kadar evrende yaşamını sürdürebilir.

Ne dersiniz?
__________________
Kendisinin Efendisi Olmayan Hiç Kimse Özgür Değildir.
Epiktetos


Devasa Kuşların Kalıntıları Bulundu   









Uzmanlar kanat genişliği 4 kişilik bir
araba boyunda ve büyük dişleri olan dev bir ördeğin kafatasını ortaya çıkardı.

Bu hayvanlar ama bizim bildiğimiz ördeklerden oldukça farklılar. Bizim tanıdığımız küçük şirin ördeklerden oldukça farklılar çünkü bu ördeklerin kanat genişliği 5 metre ve keskin dişleri var. Geçtiğimiz günlerde bilim adamları Britanya'nın Kent Eyaleti'ne bağlı Sheppey Adası'nda bataklığın içinden devasa kuşların iskeletlerine ulaşıldığını açıklamıştı. Daha önce bu kuşların iskelet yapısına benzer pek çok iskelet topraktan çıkarılmıştı ama uzmanlar yeni açığa çıkarılan bu fosillerin oldukça iyi korunduğunu ve incelemelerde daha iyi sonuçlar alınacağını açıkladı. Bu devasa kuşlar Dasornis olarak adlandırılıyor ve yaklaşık olarak 50 milyon yıl önce kanat çırpıyorlardı. Dasornisler günümüzde albatros olarak bildiğimiz kuşlara oldukça benzer
özellik gösteriyorlar.
Darwin Teorisi'ne "fes" takan ülke
  • A. Krauze'nin haber için çizdiği karikatür
  • A. Krauze'nin haber için çizdiği karikatür
"İnsan gen haritası" evrim teorisini destekliyor
Dünyanın en prestijli bilim dergilerinden New Scientist, internet sayfasında Türkiye'deki Darwinizm tartışmalarını irdeledi. Dergi haberi, "Türlerin Kökeni" kitabının bir el tarafından Ay Yıldızlı fesle kapatılmaya çalışıldığını gösteren bir karikatürle destekledi.


(CNNTURK.COM) -- Dergide Türkiye, İslam dünyasının laik demokrasi önderi olarak nitelendirildi. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girebilmek için bilimsel araştırmalara önemli fonlar ayırdığının altının çizildiği haberde Türkler'in bilimi sevdiği belirtiliyor.

Türkiye için "sevimli" bir portre çizerek giriş yapılan "The Battle for Turkey's Soul" (Türkiye'nin ruhu için savaş) başlıklı haberin devamında ise
TÜBİTAK konusu gündeme getiriliyor. TÜBİTAK'ın Bilim ve Teknik dergisinin Darwin'i sansürlemeye çalıştığına değiniliyor.

Türkiye'de yaratılış konusuna gelindiğinde ülkenin bir "ateş yatağı"na dönüştüğünü yazan dergi, Türk bilim adamlarının siyasetin ve dinin baskısı altında kalmış olabileceğini vurguluyor. Bu duruma ülkede sessiz kalınmadığına da dikkat çekiliyor.

Geniş olarak "Bilim ve Teknik" dergisindeki sansür olayının anlatıldığı haberde Türkiye'de evrim teorisini kabul edenlerin sayısının diğer Müslüman ülkelerden çok daha fazla olduğu belirtiliyor.

Dergi Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ılımlı islami bir parti olduğunu ve Milli
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in Darwinizm'i Ateizm'e eş tuttuğunu, söylediğini de yazdı.

Haberde ayrıca Türk bilim adamlarının yaratılış teorisini ders kitaplarından çıkarmak için mücadele ettiğini bu konuda açılmış davalar olduğu vurgulanıyor. Bu konuda bir grup aktivistin California Üniversitesi tarafından hazırlanan "Evrim'i Anlamak" isimli web sitesini Türkçeleştirdiği de hatırlatıldı.


New Scientist dergisinde yayımlanan haberin İngilizce orijinal metnini okumak için buraya tıklayın.

Darwin türlerin kökenini neden araştırdı?

 
Fotoğraf Galerisi
  •  
Evrim teorisinin mimarı Charles Darwin'i, ünlü teorisini geliştirmeye yöneltenin köleciliğine ve ırkçılığa karşı duyduğu nefret olduğu ileri sürüldü.


Darwin'in doğumunun 200'üncü, "Türlerin Kökeni"nin yayınlanmasının da 15'inci yıldönümü dolayısıyla bu yıl içinde çıkacak "Darwin'in Kutsal Gayesi" adlı kitapta, ünlü teorisyenin hümanistliği araştırılıyor ve çalışmalarının saf bilimsellik amacıyla yapıldığı görüşüne karşı çıkılıyor.

Kitabı James Moore ile birlikte kaleme alan Adrian Desmond, zamanının zooloji biliminde bir önceli bulunmamasına karşın Darwin'in türlerin ortak kökeni olduğu sonucuna varması için nedenler olması gerektiğini belirterek, "Bunun nedeni kölecilik karşıtlığı" dedi.

Desmond, Darwin'in araştırmalarını yaptığı Galapagos adalarına o günlerde uğrayan her geminin buraya en az bir doğa bilimci  getirdiğini belirterek, "çoğu aynı delilleri gördüğü halde neden hiçbiri bu tür bir ortak köken sonucuna varmadı?" diye sordu.

Niyetlerinin "Köleliğe karşıyım, bu nedenle evrimciyim" gibi indirgemeci bir sonuca varmak olmadığını vurgulayan Moore da, "Öne sürmeye çalıştığımız şey, ortak kökeni görmesi için Darwin'in 'kardeşlik bilimine' inanması gerekiyordu" dedi.

Darwin'in insanların ortak kökenden geldiği teorisiyle, beyazların siyah ırktan üstün olduğu yolundaki görüşü zayıflamıştı.

Ünlü bilimcinin köleliğin kaldırılması yönündeki düşüncesinin büyükbabalarının kölelik karşıtlığına kadar giden izlerini süren yazarlar,
Darwin'in Beagle gemisinde köleliğe çok yakından şahit olduğunu da vurguladılar.

Desmond, "Darwin, Beagle ile seyahatinden döndü ve aylar içinde evrimde ortak köken görüşünü ortaya koymaya başladı" dedi.

Moore, Darwin'in siyaseti ve bilimi başarıyla birleştirdiğini söyledi.



İnsan gen haritası projesi üzerinde çalışan Amerikalı bilim adamları, bu çalışmada elde edilen verilerin Charles Darwin'in evrim teorisi için yeni destekler sunduğunu bildirdiler.


The Washington Post gazetesinin haberine göre, projede görev alan bilim adamlarından Cornell Üniversitesi bilgisayarlı biyoloji bölümünden Profesör Carlos D. Bustamante, insanlar arasındaki anatomik ve olası biyokimyasal değişiklikleri yaşlara göre kayda geçirdiklerini belirterek, şimdi moleküler değişiklikler üzerinde çalışabileceklerini söyledi.

Araştırmacılar,
obezite, diyabet ve yüksek tansiyon gibi birçok ortak sağlık sorununun doğal seleksiyon sonucu oluşmuş olabileceğini belirtiyorlar.

Haberde, insan gen haritası projesinde, 300'den fazla insan geninin son dönemde mutasyon geçirdiğinin tespit edildiği ve insan genlerinin en az yüzde 10'unun son 200 bin yılda doğal seleksiyona uğradığının tahmin edildiği kaydedildi.


Amerikalı ve Avrupalı genetik uzmanları ve antropologlardan oluşan bir ekip, modern insanın en yakın atası Neandertal insanının genetik haritasının bir taslağını çıkarmayı başardıklarını açıklamıştı.

31.10.2008 17:09:10
Papa: "Evrim, yaradılışla çelişmiyor"


Vatikan, Charles Darwin'in evrim teorisi de dahil olmak üzere, evren ve insanın kökenlerinin tartışıldığı bilimsel bir toplantıya ev sahipliği yapıyor.


Papalık Bilimler Akademisi tarafından düzenlenen ve salı gününe dek sürecek olan toplantıya katılan bilim adamları, bugün Papa 16'ncı Benediktus tarafından kabul edildi.

Roma Katolik Kilisesi'nin lideri Papa 16'ncı Benediktus, bilim adamlarına hitaben yaptığı konuşmada, evren ve insanın kökenine ilişkin çeşitli bilimsel teorilerin yaradılış teorisiyle çelişmediğini savunarak, "Evren ve evrim, Tanrı'nın yazdığı bir kitaptır. Son dönemin felsefi anlayışlarında, evrenin kökeninin maddi alemden bir ya da birkaç unsura dayandığına ilişkin görüşler savunuluyor. Evren, yaradılış değil, mutasyon ve evrim biçiminde algılanıyor. Ancak mutasyona ve evrime uğramak için de evrenin, daha önce var olması, bir başka deyişle yaradılmış olması gerekiyor" dedi.

Evrenin kökenine ilişkin daimi kaos biçimindeki teorinin de daha önce bir düzenin mevcudiyeti düşüncesini ve yaradılış inancını ihtimal dışı bırakmadığı görüşünü dile getiren 16'ncı Benediktus "Kökeni kaosa dayanmaktan muhal olan evren, düzenli ve tertipli bir kitabı çağrıştırıyor" diye konuştu.

Papa 16'ncı Benediktus, deneysel bilimin ve felsefesinin ileri sürdüğü teorilerin, evrende zaten mevcut olan düzeni keşfe yönelik çabalar biçiminde algılanması gerektiğini de kaydetti.

Hawking de toplantıya katılanlar arasında


Cambridge Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Stephen Hawking de Papalık Bilimler Akademisi'ndeki toplantıya katılan ünlü isimler arasında yer alıyor.

1988'de yayımladığı "Big Bang'tan Kara Deliklere" adlı yapıtı tüm dünyada 25 milyon satmış olan Hawking, evrenin bir başlangıcı bulunmadığını, dolayısıyla yaradılışın da söz konusu olmadığını savunuyor.

Evrenin Big Bang öncesinde ne durumda olduğuna ilişkin çalışmalarıyla da tanınan ünlü astrofizikçi Hawking, Vatikan'daki toplantı öncesinde esprili bir üslupla yaptığı değerlendirmede, "Papa'nın iyi ki benim son çalışmalarımdan pek haberi yok. Aksi takdirde sonum Galileo gibi olurdu" diye konuştu.


 
Etiyopya'da 1994 yılında ortaya çıkarılan bir iskeletin, insanın evrimleştiği "insansılara" ait, bulunan en eski bulgu olduğu belirtildi.
 

Science dergisinde bugün 11 ayrı çalışmayla aktarılan iskeletin, 50 kilogram ağırlığında, 1,22 metre boyunda olan ve ormanlık bir bölgede yaşadığı anlaşılan bir dişi insansıya ait ve 4,4 milyon yıllık olduğu anlaşıldı. Ardipithecus ramidus adıyla sınıflandırılan canlının iskeleti, bulunan 125 kemik parçasının birleştirilmesiyle ortaya çıkarıldı.

Lucy'den daha yaşlı

Daha önce bulunmuş olan ve "Lucy" adı verilen en eski insansı iskeletinden 1 milyon yıl daha yaşlı olduğu anlaşılan ve "Ardi" adı verilen iskeletin, insanın evrimine ilişkin yerleşik bazı kanıları da değiştirebilecek önemde olduğu kaydedildi.

ABD'nin Kent Eyalet Üniversitesi'nden antropolog C. Owen Lovejoy, bu bulgunun, "insan evrimi konusunda daha önce bilmedikleri birçok bilgi vereceğini" savundu.

Ortak ata mı?

Kaliforniya Üniversitesi İnsan Evrimi Araştırma Merkezi müdürü Tim White da açıklamasında, "bulduğumuz ortak ata değil ama bulabildiklerimiz arasında, ortak ataya en yakın olanı" dedi.

White, insan ve şempanzelerin ortak atalarının 6-7 milyon yıl önce yaşadığının sanıldığını ifade etti.

White, maymun, şempanze soyunun ve insan soyunun ayrı ayrı evrimleşerek bugüne geldiklerini, ortak atadan ayrılmadan sonra birbirinden bağımsız olarak evrimleştiklerini söyledi.

Önemli bir çalışma

Harvard Üniversitesi
Arkeoloji ve Etnoloji Müzesi paleantropoloji yöneticilerinden David Pilbeam da "insan evrimi çalışmalarına ilişkin en önemli keşiflerden biri" ifadesini kullandı.

Ardi, Etiyopya'da daha önce de bitki ve hayvanlara ait çok sayıda fosilin keşfedildiği Araf vadisinde bulundu. Ardi'nin üst dişlerinin bugünkü maymunların uzun ve keskin dişlerine değil, daha çok günümüz insanının küt dişlerine benzediğini, bunun da Ardi'nin diyetinin ağırlıklı olarak "meyve ve kabuklu yemiş gibi, ağaçlarda yetişen ürünler olduğu" anlaşıldı.

Ağaçlara tırmanabiliyor


Ardi üzerinde yapılan çalışmalarda, el ve ayak yapısının, bu insansının ağaçlara tırmandığını ancak zamanının büyük bölümünü yerde geçirdiğini gösterdiği anlaşıldı.

Ardi'nin pelvis ve kalça kemikleri, bu insansının dik yürüdüğünü gösteriyor. Ayakları, dik yürümeye olanak verecek biçimde. Ancak ağaçlara tırmanmasına da yardım edebilecek kadar büyük ayak parmaklarına sahip.





 


 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol